12 Nisan 2017 – RANT SİYASETİ CARİ KALDIKÇA SİYASET KURUMU İFLAH OLMAYACAKTIR

0

Fahrettin Dağlı

İlahiyatçılarımızdan birisi yıllar önce Türkiye’de siyasetin üç saikle (vizyon, misyon, komisyon) yapıldığını ifade etmişti.
-Komisyon için; Siyasette bulunmayı ekonomik çıkarları gereği yapanlar. Bunlar siyasetin sivrisinekleridir.
-Vizyon için; Toplum arasında fiyakalı dolaşmak, saygınlık görmek, protokole girmek… Bunlar da siyasetin (affedersiniz) eşek arılarıdır. Alacalı renklidir ancak bal yapamazlar.
-Misyon için; Bunlar siyasetin bal arılarıdır. Siyaseti misyon için yaparlar. Hedefleri, hayalleri vardır. Bu amaç ve hayallerine ulaşma anlamında bir gelecek gördüğü kadar siyasette kalırlar. Ufuk kaybolduğunda da çekilirler. Ki bunlar nesli tükenenlerdendir.
Yine yıllar önce yine bir gazeteci şöyle bir gözlemini paylaşmıştı: “Belçika’da bulunuyordum. Orada da seçimler vardı. Partiler, aday göstermek istedikleri kişilere müracaat edip aday olmalarını talep ediyorlardı. Yani, o kadar çok istenen, arzu edilen bir uğraş/meslek değil. Oradan Türkiye’ye döndüm. Burada da genel seçimler vardı. Ak Parti genel merkezinin önünden geçerken baktım ki iki-üç bin kişi aday adaylığı için partinin önünde bekliyor.
Hüsnü zan cihetinden bakılacak olsa, ülke insanının yönetime olan ilgisini olumlamak mümkün olabilir. Ancak gördüğümüz, yaşadığımız manzara bize öyle bir iklim yaşatmıyor. İnsanların siyaset yapma arzu ve isteği, siyasetin kültürüne dönüşen ‘bal tutan parmağını yalar’ hesabından kendilerinin, yakınlarının, ahbaplarının daha iyi imkânlara kavuşması, işlerinin kolaylaşması, kamu imkânlarından daha çok istifade edilmesi amacına yöneliktir.
Her kültürün istinat ettiği bir altyapı vardır. Siyasi kültürümüzün, anlayışımızın veya pratiğimizin istinat ettiği değer, köylü kültürü anlayışıdır. Bu anlayış hukuk anlamaz, istemez ve sevmez. Bu nedenle, keyfine göre davranabilmek anlamında sınırsız iktidar peşinde koşan insanlar, kamusal alanın imkânlarını birer kralmış gibi kullanmak isterler. Siyasal sistemimiz veya siyasal kültürümüz, kamusal alanda kuralsız yaşamayı, bize sanki normalmiş gibi gösteriyor. Bir sürü insan, yasalarda ne yazarsa yazsın, eline geçen yetkileri, kendinin, eşinin, çocuklarının ve sair yakın arkadaş ve dostlarının özel çıkarları için kullanmayı doğal sayıyor. Bu noktaya geldiğimizde, eğer takiyyecilik veya tatlı su aydınlığı yapmaya tenezzül etmeyeceksek, gerçeği görmek mecburiyetindeyiz.
Evet, siyaset yukarıda tasvir etmeye çalıştığımız amaç ve hedefler için yapılıyor. İstisnalar bu gerçeği değiştirmiyor. Çevremizde o kadar çok şeye tanıklık ediyoruz ki; “Efendim ticaret yapıyorum veya bürokratım, ulaşabileceğim zenginliğe, makam ve mevkilere geldim, keyfini yaşadım, işlerimi bir düzene soktum. Dünyanın zevklerinden tattım, ehh biraz da siyaset takılayım.” diyen insanlardan geçilmiyor.
Siyaset bu amaçla yapıldığında, siyaset kurumunun bize sunacağı veya aracılık edeceği imkan ve zenginlikleri hayal ettikçe daha çoğunu, daha iyisini, daha büyüğünü talep etmeye devam edeceğiz. Hâlbuki meseleye Hz. Ömer ve torunu Ömer Bin Abdülaziz’in baktığı cihetten bakabilseydik, o zaman da bırakınız dünyanın zevklerini yaşamayı bir an önce ölümü temenni ederdik. Çünkü bizi ancak ölüm kurtarabilir, çektiğimiz cefa ve eziyetten. Ve bizden saltanat için oğullarımızı, torunlarımızı, damatlarımızı, eş ve dostlarımızı talep edenlere de “Bir evden bir kurban yeter” diye cevap verirdik.
Eğer bu geleneği bir nebze yaşayabilseydik, bu kültür havzasından bir nebze nasiplenmiş olsaydık bırakınız talip olmayı, bundan kaçardık.
Netice-i Kelam: Türkiye’de halen rant siyaseti cari. Onun için de hiç kimse kazanımlarından, nefsi arzu ve isteklerinden vazgeçmek istemiyor. Bu siyasal kültür cari kaldığı sürece, iktidar alanı çok cazip ve çekici olmaya devam edecektir. İnsanlar ona kavuşmayı, eğer kavuşmuşlarsa ondan vazgeçmemeyi bir kan davası haline getireceklerdir. Bugün aksi olmuş olsaydı bu kadar kavga ve gürültüyü yaşamayacak olacaktık. Yüksek standartlı demokrasi ile idare edilen batılı ülkelerde olduğu gibi bizler de az çok yetenek, istidat, birikim gördüğümüz ehli namus, ehli ahlak, ehli adil insanlara gidip bizi yönetmeleri için rica minnet ederdik.
Bu rant siyaseti bu minval, bu köylü kültürü anlayışı üzerinden devam ederse demokrasi veya cumhuriyet kisvesi altında saltanat idarelerini yaşamaya devam edeceğiz.
Türkiye’de hukukun kültürümüz hâline gelmesi, kültürümüzün hukukileşmesi gerekiyor. Aksi takdirde, dün birilerinin “verdimse verdim, aldımsa aldım, ne olmuş?” kuralsızlığı, bugün için “ne istediler de vermedik” kültürü olarak ortaya çıkıyor.

Share.

About Author

Comments are closed.