25 Nisan 2016 – Adalet Zemini Söyleşisi: Sessizliği Sorgulamak: Adalet arayışında yeni yollar

0

Ferhat Kentel: Adalet Zemini (AZ), Türkiye’de alternatif bir düşünme konuşma zemini oluşturma çabasıdır. Farklı insanlar bir araya gelip konuşuyoruz, yaklaşık 100 kişiyiz, içimizde farklı geleneklere, farklı formasyonlara sahip kişiler var. Bir yıldır konuşuyoruz ve başarıyla devam ediyoruz. Hem farklılıklarımız, hem benzerliklerimiz var. Ortak kelimeler, ortak cümleler bulmaya çalışıyoruz. Herhangi bir meseleyi konuşurken temel ilkemiz adaletli olmak.Ermeni meselesi konusunda sunumlar yaptık, 1,5 milyon Ermeni’den geride 50 bin kişi kaldığını, bu meseleyi anlamak için adaletle yaklaşmak gerektiğini gördük. Laik-dindar çatışmasını ele aldık, üniversiteye başörtüsü ile giremeyenlere karşı adaletle yaklaşmak gerektiğini konuştuk. Benzer şekilde Kürt meselesine, Kapitalizmin yıkımlarına adaletle yaklaşmak ne olabilir, bunları konuştuk, hazırladığımız metinleri yakında yayınlayacağız. Bugünkü tartışmada muradımız yaptığımız işlerle ilgili etkileşim sağlamak, sizlerden geri bildirim almak.

Hidayet Tuksal:Gençlik dönemlerimizde 70’li yılların sonunda, sağ-sol çatışması yaşanır, her gün ölünler olur, bombalar patlardı. Düşmanlık çok yaygındı. Siyasetçiler birbirleri ile konuşmaz, birbirlerine bağırırdı. Bir genç olarak ben bu ortamlarda hiç iyimser olamaz, umut besleyemezdim. 2000’li yıllara doğru 28 Şubat darbesi oldu, bizler başörtüsü için mücadele ederken diğer mağdurlarla tanıştık. Kürtlerin, solcuların cezaevlerinde yaşadıklarını öğrendik, Ermenilerin varlığını ve onlara yapılanları öğrendik.

İnsanların mücadele ederken sadece kendi çevresinde bulunması bir rahatlık, kolaylık. Ama bu durum bazen bizi köreltiyor, diğer mağdur kesimlerle iletişim kurmazsak meseleleri tam olarak anlayamayız. Bir sorunu kitaptan okuyup öğrenmekle o sorunu yaşayan insana dokunarak anlamak arasında büyük fark var.

Kendimizin ve başkalarının dertlerine derman olmak için bu tarz ilişkiler şart. AZ işte bu ihtiyacın bir ürünü, böyle bir platform. Dindarlar olarak çoğulcu, başkalarının yaşam tarzına saygılı bir sistemi kurarız diye düşünüyorduk, ama olmadı. AZ işte bu hedefimizi gerçekleştirmek için bir başlangıç. Mütevazi, kendini dönüştürmeye çalışan bir organizasyon. Birlikteliğimizden aldığımız ilhamla yeni ufuklara yol almak istiyoruz.

Ferhat Kentel:

Yolda yürümek ve değişimi kabul etmek, değişime açık olmak, yaratıcı fikirler oluşturmak. Tüm bunlar yeni karşılaşmalarda olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:

Kutuplaşmış bir dünyada yaşıyoruz. 80 öncesinde de kamplaşmıştık. Kamplaşanlar 80 sonrası bunun muhasebesini yaptılar. Şimdi de bir kutuplaşma yaşıyoruz. Adalet arayışı içinde olmalıyız, adalet arayışını birlikte yürütmeliyiz. AZ içinde yer alanlar olarak şimdiye kadar birlikte pek çok faaliyet yürüttük. Şimdi daha organik bir zemin oluşturduk. Solcu, İslamcı, Yahudi, Kürt, Türk, Ermeni, Ateist bir aradayız. Bazı İslamcılar beni solcularla bir arada faaliyet yürüttüğüm için eleştiriyorlar, bence asıl onlar niçin bu çalışmada yoklar, olmaları gerekir. Çünkü yapmaya çalıştığımız Adaleti tesis etmek. Herkes bu konuda bir araya gelebilmeli. Meseleye kimliklerimiz üzerinden değil adalet penceresinden bakmalıyız.

AZ olarak pek çok konuyu tartıştık, adaletli sonuçlar ürettik. Sessizliği sorgulamak istiyoruz. Sessiz kalamayız, sessiz kalırsak kalbimiz kararır, duygularımız körelir, kişiliğimiz bozulur, iç muhalefetimizi yapamayız. Zalimiz zulmüne kendimizi teslim etmemeliyiz.

Adalet arayışını nasıl yapabiliriz: Sözümüzün eri olmalıyız, adalet penceresinden bakmalıyız. Adalet arayışını farklı kimliklerle birlikte yapmak, toplumsal olarak daha etkili olur. Zor bir işe soyunduk, hepimiz damgalandık. Ben sürekli Kürtlerin hakları vardır, dedim, Kürtçü olarak damgalandım. Aynı şekilde Alevilerin, Ermenilerin, Hıristiyanların haklarını savunduk, damgalandık. Bazen adalet arayışına mazlumlar bile destek olmaz, rahatsız olurlar. Mesela bazı İslami çevreler farklı dinleri din olarak bile kabul etmiyorlar. Hâlbuki İslam’ın ilk yıllarında Habeş Kralı örneği, Ebu Talip örneği, Peygamberimizin Yahudilerle ilgili kararları diğer din ve inançlara nasıl saygılı olunduğunun örnekleridir. Dünya tarihi hep adaletle verilen kararları hatırlar, bizim AZ arayışımız böyle bir çabadır.

Roni Margulies:

Ben sadece solcuların Alevilerin, Ermenilerin değil Müslümanların da bu topraklarda acılar çektiğini 2000’li yılların başında Konya’da katıldığım bir Müslüman STK’lar toplantısında öğrendim. O tarihten beri Müslümanların çektiği acıları diğerleri ile birlikte anlatıyorum.

Ben sosyalistim, sosyalizmin kitlelerin eseri olacağına inanıyorum. AZ’yi bu toplumu değiştirmek isteyen insanların birlikte mücadele etme çabası olarak görüyorum. Bugün dört kişiyi anlatacağım.

Birincisi Kirkor Zohrap: 24 Nisan 1915’te İstanbul’da tutuklandı, birkaç ay sonra sürgüne gönderildiği Halep-Urfa arasında başı taşla ezilerek öldürüldü. Kendisi Ermeni, milletvekili, hukukçu, yazardı. İttihatçı Talat Paşa’nın yakın dostu idi, ama öldürülmekten kurtulamadı.

İkincisi İshak Alaton: Babası İstanbul’da tüccardı, babasına Varlık Vergisi kanunu çerçevesinde 1941 yılında ödeyemeyeceği kadar çok vergi çıkarıldı, ödeyemediği için Aşkale’ye sürgün edildi, beş yıl sonra döndüğünde saçları bembeyaz olmuştu.

Üçüncüsü Koço Ekonomidis: 1964 yılında İstanbul’da yaşayan Rumlar bir gecede sınır dışı edildi. Koço bey o gün sürgün edilenlerden, hala Atina’da yaşıyor.

Dördüncüsü ben: Atalarım 500 yıl önce Anadolu’ya göç etti. Ama hala herhangi bir problemde bana “Türk değilsin, memleketine git” derler. Ana diliniz ne diye sorarlar. “Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz, ne zaman öğrendiniz” derler.

Tüm bu insanlar bu memlekette sorunlar yaşadılar. 80 yaşındaki annem bu memlekette bir olay olduğunda korku hisseder, yalnızlık hisseder.

Memlekette bir savaş yaşanıyor, devlet kendi yurttaşlarına savaş açmış durumda. Bu savaşı engellemeden adaleti sağlayamayız. Ben kutuplaşma konusunda biraz farklı düşünüyorum. Bu memlekette kutuplaşmaların bir tarafında her zaman devlet vardır. Devletin başında Tayyip Erdoğan’ın veya Kenan Evren’in olması durumu değiştirmiyor. Adaletin sağlanması için bu ceberut devletin yıkılması gerekir.

Ümit Aktaş:

Adaletli olmak temel bir ilkedir. En zalimler bile yaptıklarını “adalet için yaptım” diye anlatırlar. Kentlerde yaşıyoruz, etrafımızda pek çok ses var, gürültü var. Biz gürültülü seslere alıştık ama o sesler hakikatin ve adaletin sesi değil. Peygamberimiz adalet ve hakikatin sesini ancak vahiy sırasında, sessizlikte duyabildi. Tevrat’ta anlatılır. Bir peygamber (İlya) hak ve adalet arayışındaki çaresizliğinden bunalıp bir mağaraya sığınır, Allah “neden oradasın, dışarı çık” der. Çıkınca önce fırtınayla, depremle ve yangınla, bunların şiddeti, gürültüsü ve yakıcılığıyla karşılaşır ama Allah’ın vadettiği sesi bunların hiçbirinde değildir. Tüm bunlardan sonra sakin ve dingin bir ses duyar, işte o rabbin sesidir. Toplumlarda en sert ve yüksek sesleri değil, mağdurların, yoksulların, mültecilerin seslerini duyarsak, Allah’ı, hakikatin, adaletin sesini duymuş oluruz.

150 yıllık bir Kürt meselemiz var, Diyanet dergisinde geçen yıl “Birlikte Yaşamak” konusu işlendi, ama Kürtlerle nasıl bir arada yaşayacağız hususunda hiç yazı yoktu. Pek çok açıdan faydalı bir eser olan Diyanet Ansiklopedisinde “Kürdilihicazkâr” maddesi var ama “Kürt” maddesi yok. Geçenlerde İzmir’de bir cami, Yahudi bir esnafın ölümünü cami hoparlöründen duyurmak isteyen çarşı esnafının talebini reddetti, sebep başka dinden olması, hâlbuki Peygamberimiz Hıristiyan bir topluluğu mescitte kabul etmiş, ibadetlerini de mescitte yapmaları için izin vermişti.

Mezhep imamları olan Hanefi, Maliki, Şafii devlet görevini kabul etmediler. Çünkü hem devleti adaletli bir kurum olarak görmüyorlar, hem de bu durumu toplumun tümüyle iletişim kurmak için engel olarak görüyorlar. Kendi fıkıhlarının bir devlet fıkhı olmasını, çoğulculuğu engellemesi bir yana, devletin zalimliklerini meşrulaştırmaması için de reddettiler ve özellikle Ebu Hanife, bu yüzden hem Emevi hem de Abbasi yönetimlerince hapsedilerek cezalandırılmıştır. İslam totaliterliği kabullenmez, farklı din, mezhep ve kültürlerin bir arada yaşamasını savunur. Afganistan’daki Buda heykelleri, Irak’ta Ezidi topluluklar 1400 yıldır İslam’ın içinde var oldular, bu süre içerisinde hiç kimsenin aklına bu heykelleri yıkmak, Ezidileri öldürmek gelmedi.

Aliya İzzetbegoviç’i hepimiz çok severiz. Aliya, isteseydi Bosna’da Müslüman bir devlet kurardı, ama kurmadı, Sırpları ve Hırvatları da içeren, federal bir devlet kurdu. Raşit Gannuşi Tunus’ta seçim kazandı, ama iktidarı muhalefetle paylaştı. Arap devrimi bir tek Tunus’ta başarılı oldu. Bizler iktidarı, toprağı, aşımızı

Share.

About Author

Comments are closed.