9 Haziran 2015 – Yeni anayasa için ortak deklerasyon

0

Türkiye’nin yol, köprü, havalimanı yapamamak gibi bir sorunu yokmuş, barış yapamamak gibi bir sorunu varmış.

Türkiye’nin kalkınamama gibi bir sorunu yokmuş, adaletsizlik gibi bir sorunu varmış.

Türkiye’nin başkanlık gibi bir sorunu yokmuş, demokrasi ve özgürlükler gibi bir sorunu varmış. Türkiye’de eşitlik, kardeşlik… sorunları varmış.

7 Haziran seçiminden çıkan sonuç budur. Sandıkların ifade ettiği en yalın gerçek budur.

Resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 13,1 oy alarak TBMM’ye 80 milletvekili ile giren HDP ve bileşenleri, Türk siyasetinde bir devrim yaparak demokratik sisteme geçişin önündeki en büyük engel olan yüzde 10 barajını yerle bir etti. Bugünden sonra temsilde adaletsizliğin kaynağı olan barajın varlığını koruyabilmesi bu haliyle artık mümkün değildir.

Bu seçimin en önemli ve en anlamı sonucu ise kuşkusuz Kürtlerin, hangi görüş ve anlayışta olursa olsun barış ve adalet fikri etrafında kenetlenmeleridir. Sandığa yansıttıkları iradeleriyle eşit, özgür, onurlu yurttaş olmanın tüm halkların hakkı olduğunu açık bir şekilde ifade etmişlerdir. Bunun hayata geçirilmesinin olmazsa olmazı ise adil ve demokratik bir sistem inşasıdır. Yıllardır tartışılmasına rağmen bir türlü yapılamayan toplumsal sözleşmenin, anayasanın artık yapılmasıdır.

Liderlerin sorumlu davranma zamanı

Adil ve eşit olmayan bu yarışta Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarın ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü eş zamanlı kampanya ile ‘devletin’ tüm imkanlarını seferber etmesine rağmen en büyük kaybedeni oldu. 2011 seçimlerine göre CHP hafif kan kaybederken, MHP görece sayılabilecek bir artış sağladı. Kuşkusuz en büyük başarıyı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın Eş Genel Başkanı olduğu HDP ve bileşenleri elde etti.

Bu sonuçlarla herhangi bir partinin tek başına iktidarı olması mümkün olmazken, bir koalisyon ya da azınlık hükümeti kurulması mümkün olabilecek midir? Yoksa, Türkiye bir erken genel seçime mi gidecektir? Bunu, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Esas önemli olan, sandıkta verilen mesajı liderlerin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne kadar alıp almak istemeyecekleri ile ilgilidir.

Demirtaş ve Yüksekdağ seçim sonrası yaptıkları ilk açıklamada sürpriz yapmadı. AKP ile herhangi bir koalisyona kapı aralanmadı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de ‘çözüm sürecine’ yaptığı vurguyla koalisyon hükümetine kapıları tamamen kapattı demek mümkün. CHP kanadından ise parti sözcüsü Haluk Koç’un bir yere oturtulması mümkün olmayan “İktidara hazırız” açıklaması dışında bir açıklama gelmiş değil henüz.

İktidar kanadından yapılan açıklamalar ise doğrusu ürkütücü! AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, gece yarısı yaptığı balkon konuşmasında muzaffer kumandan edasıyla Kafkaslar’dan Balkanlar’a, Filistin’den Suriye’ye yaptığı selamlama ile at koşturdu. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın “HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar” sözleri ürkütücü olmaktan çok oldukça korkutucu…

Karşı karşıya bulunduğumuz durum liderlerin hamaset dolu sözleri bir kenara bırakıp halka karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini gerektirmektedir.

Öncelikle, bir süredir ‘Ben farklı olacağım demiştim’ diyerek yasa ve anayasaları çiğneyerek kendisini topluma dayatan Cumhurbaşkanı Erdoğan bir an önce anayasal sınırlarına çekilmelidir.

Siyasi parti liderlerin hükümet görüşmelerine başlamadan önce yapacakları en önemli şey halka verilen mesajı aldıklarını açıklamalarıdır. Türkiye’deki tüm kesimlerin ‘Bu benim anayasamdır’ diyebileceği bir sözleşme metni etrafında birleşerek kamuoyuna ortak bir deklerasyon ile duyurmaları Türkiye’ye nefes aldıracaktır. Bu bir gereklilik ya da jest değil, halka karşı sorumluluklarıdır. Liderlerin bu ortak beyanı hükümet kurma alternatiflerini geliştireceği gibi kolaylaştıracaktır da.

AKP, bugün hala Türkiye’nin en büyük kitle partisidir. Bu anlamda en büyük sorumluluk da Ahmet Davutoğlu’na düşmektedir. Lideri olduğu partinin ilk kelimesi olan ‘adalet’ parantezde kalmaya devam ederse bir sonraki seçimde kitle partisi olma özelliğini de kaybedebilir.

Genel Başkan Yardımcısı Akdoğan, “Bal bal demekle insanın ağzı tatlanmıyor” diyor ya, “Adalet adalet” demekle de adalet gelmiyor.

Meydanda Kur’an-ı Kerim sallayarak adalet gelmiyor. Kitap elinizde ama içinde ne yazdığını unuttunuz. O kitabın Nisa suresinin 58. Ayeti, “… insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” diyor.

Çünkü adalet varsa her şey vardır; barış, kardeşlik, eşitlik özgürlük vardır.

Bir partinin tek başına bunu yapabilme ihtimali bugün her zaman olduğundan çok daha uzak olduğuna göre neden bugün olmasın? Neden yarına ertelensin?

Halkın verdiği mesajdan kaçan liderler bu ülkenin barışını ötelerken kendileri de tarihin tozlu raflarına karıştılar.

Bu dün böyleydi, hiç şüpheniz olmasın yarın da aynısı olur…

T24’den alınmıştır

Share.

About Author

Comments are closed.