5 Kasım 2016-Suriye Savaşı Toplantısı-Faruk Sevim Sunum

0

SURİYE SAVAŞI

Suriye’de ayaklanmalar 2011’de başladı. Önce bir kişi kurşunlandı, ardından 3 bin kişi yürüyüş yaptı, onlar da kurşunlandı. Ayaklanan insanlar “Halk boyun eğmek istemiyor” sloganı ile gösterilere başladılar. Ayaklanmalar yayıldıktan sonra da “halk devrim istiyor” sloganı öne çıktı.
Suriye Ordusu göstericiler üzerine ilk defa Nisan 2011 tarihinde ateş açtı, sonrasında gösteriler silahlı isyana dönüştü.
Kasım 2016 tarihi itibarıyla Beşar Esad yönetimi ülkenin yüzde 30’unu, ülke nüfusunun ise yüzde 60’ını kontrol etmekte. 20 milyon nüfusun, 12 milyonluk bölümü.
PYD’nin elindeki bölgeler yüzde 20, nüfus yüzde 15 civarında, 3 milyon.
IŞİD’in elindeki bölgeler yüzde 35, nüfus yüzde 10, 2 milyon
Muhaliflerin elindeki bölgeler ise yüzde 15, nüfus ise yüzde 15, 3 milyon.
Mülteciler
Çatışmaların başladığı zamandan bu yana, şiddet ve yaşam sorunları nedeniyle milyonlarca sivil komşu ülkelere sığınmıştır. Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Ermenistan ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi dahil toplamda 5,000,000’a yakın sivil komşu ülkelere sığınmıştır. Ayrıca Suriye içinde 8.000.000’a yakın kişi yerinden edilmiştir.
Suriye İç Savaşı sırasında halk gıda, yakıt, işsizlik ve barınak sıkıntısı yaşamıştır. Çatışmaların şiddetinden kaçan Suriye halkı Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelere sığınmıştır. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) verilerine göre, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı 3 milyonu geçmiş bulunmakta ve bunların 2,5 milyondan fazlası mülteci kampları dışında yaşamaktadır.
Suriye halkı iç savaşın getirdiği ekonomik krizle de baş etmek için yoğun çaba sarf ediyor. Sadece geçtiğimiz yıla göre tüketiciler temel ihtiyaçlarını yüzde 53 oranında zamlı olarak satın almak zorunda kaldı. Suriye’de sadece 2015 yılında fakirlik oranı yüzde 85 arttı. Yaklaşık 14 milyon Suriyelinin işini kaybettiği ülkede iç savaşın maliyetinin yaklaşık 255 milyar dolar civarında olduğu ifade ediliyor.
Ülke nüfusu yüzde 25 oranında azaldı. Nüfusun yüzde 50’si yaşadığı yerlerden başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.
Ölü sayısı
Suriye İnsan Hakları İzleme örgütünün raporlarına göre; Suriye’de sivil kayıpların toplamı 15 bini çocuk olmak üzere 130 bin kişiye ulaştı.
Suriye Politika Araştırma Merkezi-SCPR’ın yayınladığı raporda, Suriye iç savaşında 500 bine yakın insanın hayatını kaybettiği, 2 milyona yakın insanın ise yaralandığı belirtildi.
SCPR raporuna göre savaşan tarafların ve sivillerin ölü sayıları:
Rejim: 150 bin (80 bin asker, 60 bin milis, 10 bin yabancı savaşçı)
Muhalif gruplar: 120 bin (10 bini yabancı savaşçı)
IŞİD: 30 bin (15 bini yabancı savaşçı)
SDG (ağırlıklı olarak YPG): 5 bin
Sivil ölümleri: 150 bin (20 bini çocuk, 20 bini kadın)

Suriye haritasında son durum
Suriye’nin kısa tarihi
Baas Partisi Parti batı eğitimi almış milliyetçi bir grup Suriyeli Arap entelektüeli tarafından 1943 yılında Arap Yeniden Diriliş Partisi adıyla kuruldu. Suriye 1946 yılında bağımsızlığını kazandı.
1949 yılında CIA destekli bir darbe ile demokratik hükümet devrildi, bunu iki ayrı darbe daha takip etti.
1954 yılında bir halk isyanı ile askeri yönetim devrildi ve iktidar sivillere geçti. 1954-1963 dönemi demokrasinin görece olduğu bir dönemdir.
1958-1961 arasında Mısır’la kısa süren bir birleşme deneyimi (Birleşik Arap Cumhuriyeti) oldu
1961 yılında yapılan son çok partili seçimde Müslüman Kardeşler oyların yüzde 6’sını aldı, 11 milletvekili çıkardı. 1963 yılına kadar kısıtlı da olsa parlamenter sistem devam etti.
1962 yılında binlerce Kürt vatandaşlıktan çıkarılmış ve onların soyundan gelenler “yabancılar” olarak fişlenmiştir.
1963 yılında Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi, Müslüman Kardeşler Partisini yasakladı. Baas rejimi kurulduğunda 1970’e kadar görece özgürlükçü bir ortam vardı, sosyal reform politikaları uygulandı, iktidarda toplumsal çoğunluk temsil ediliyordu.
Kasım 1970 tarihinde bir darbe ile Savunma Bakanı General Hafız Esad önce Başbakan, sonra Başkan oldu. 70 darbesi sonrasında rejim giderek azınlığa ve güvenlik aygıtına dayanmaya başladı, baskıcı hale geldi. Baas Partisi dışındaki tüm siyasi partiler yasaklandı..
70’li yılların sonunda öğrenci hareketleri, Müslüman Kardeşler, sendikalar baskıcı rejime karşı eylemler yapmaya başladı. Bu eylemler 1982’de rejimin Hama kentinde 30 bin kişiyi öldürmesi ile sonlandı. Hama’da öldürülenler sadece Müslüman Kardeşler değildi, komünistler, hatta farklı düşünen Baasçılar bile öldürüldü. Daha sonra binlerce kişi hapse atıldı, siyaseten karanlık bir dönem başladı. 1980’den beri uygulanmakta olan Anayasa’nın 49. maddesinde “Müslüman Kardeşlere üye olmak, sempati duymak ya da üyelerinin ailelerine destek vermenin cezası ölümdür” diye yazar.
1990’ların sonuna kadar süren bu dönemde rejim elitleri, bürokratlar ülke kaynaklarına el koydu, yağmaladı, neoliberal politikalar uygulanmaya başladı, özelleştirme, borçlanma, dünyaya açılma uygulandı. 2000’de Hafız Esad öldü, oğlu Beşar Esad başkan oldu. Baskıcı rejim sayesinde babadan oğla krallık gibi sistem devam etti. Nusayrilerin devletteki etkinliği Beşar Esad döneminde daha da arttı.
Dünya kapitalizminin yaşadığı neoliberal dönem Suriye’de de yaşandı, IMF politikaları uygulandı, baskılar devam etti, komünistler uzun hapisler yattı. Halk neoliberal politikalara karşı gösteriler yaptı.
Hafız Esad ölümü, ülkede demokratik reformlar için umut doğurdu. Sosyal ve politik tartışmaların yaşandığı “Şam Baharı” ortaya çıktı. Temmuz 2000 tarihinde başlayan Şam Baharında pek çok politik forumlar ve toplantılar yapıldı, ülkenin geleceğinin özgürce tartışıldığı bir ortam doğdu, fakat bu siyasi özgürlük ortamı, özgür ve adil seçimler ile politik özgürlük talep eden pek çok aktivistin tutuklanması ile Ağustos 2001 tarihinde sona erdi.
Savaştan önce hükümet aleyhtarlığının en yüksek olduğu yerler, çoğunlukla Sünnilerin ikamet ettiği ülkenin fakir kısımları olmuştur. Bu yerlerin başında çok yüksek yoksulluk oranlarıyla Dera ve Humus gibi şehirler gelir, bu şehirlerin kırsal bölgeleri 2011 yılı başında büyük bir kuraklık yaşamıştır.
1990’lı yılların sonundan itibaren Suriye’de neoliberal politikalar uygulanmaya başladı, özelleştirme, borçlanma, dünyaya açılma gerçekleşti, ilk yıllarda bir refah yaratsa da 2000’li yılların sonuna doğru bu politikalar iflas etmeye başladı. 2011 yılında başlayan ayaklanmaların en önemli ekonomik sebebi neoliberal politikaların iflası ve 2011 yılındaki büyük kuraklıktır.
Devletin ekonomik politikaları çoğunlukla hükümetle yakın ilişkilere sahip küçük bir azınlığına fayda sağlamıştır. 2011 yılı başları itibarıyla Suriye, yaşam standartlarında ulusal çapta bir kötüleşme yaşamış, emtia fiyatları fahiş derecede artmış ve yüksek genç işsizliği oranları görülmüştür.
2011 İsyanından önce ülkede ifade, toplanma ve örgütlenme hürriyeti sıkı şekilde kontrol altında tutulmuştur.
2006’dan itibaren muhaliflere uygulanan seyahat yasakları artırılmıştır. Hükümet güçleri, insan hakları savunucularını ve diğer hükümet muhaliflerini baskı altında tutmuş ve hapsetmiş, sınırsız süre boyunca hapis cezasına mahkûm etmiş, kötü hapishane koşullarında tutmuş, işkenceye maruz bırakmış ve öldürmüştür.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2010 yılında dünyada en kötü insan hakları durumunun Suriye’de olduğunu bildirmiştir.
Tüm medya organlarının Baas Partisinin kontrolü altında bulunduğu ülkede gazeteciler ve bloggerlar sistematik olarak tutuklanmış ve yargılanmıştır.
2009 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi, dünya üzerinde blogger olmak için en kötü 10 ülke listesinde Suriye’ye 3. sırada yer vermiştir. İnternet sansürünün yoğun olduğu ülkede, politik sebeplerle internet siteleri yasaklanmış ve bu sitelere erişenler tutuklanmıştır.
2007 yılında kabul edilen bir yasa uyarınca internet kafeler, kullanıcılarının internet forumlarında yaptıkları tüm yorumları ve paylaşımları kaydetmek ve devlete bildirmekle yükümlü tutulmuşlardır.
Wikipedia, YouTube, Facebook, Twitter gibi internet siteleri sınırsız süreyle kapalı tutularak sansürlenmiştir.
Suriye, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün İnternet Düşmanları listesinde, listenin ilk oluşturulduğu 2006 yılından beri yer bulmaktadır.
İnternet içeriğinin yaygın şekilde sansürlenmesine ek olarak, Baas Partisi hükümeti ülkede internet kullananları yakından takip etmiş ve “görüş açıklamak ve çevrimiçi bilgi yaymak” suçlamalarıyla Suriye vatandaşlarını tutuklamıştır.
Demografi
Nüfus 25 milyon, majör etnik grup Araplar (%88, 22 milyon) ve Kürtlerdir (%8, 2 milyon). Geri kalanı Ermeni, Türkmen ve diğer etnik gruplar (1 milyon) oluşturmaktadır.
Nüfusun % 87’si Müslüman bunların (%73’ü Sünni, % 12 Nusayri, %2 İsmaili), % 10 Hıristiyan, % 3 Dürzi’dir.
Nüfusun % 12’sini oluşturan Nusayriler iktidardadır. (Kaynaklarda, Arap Alevileri-Şiiliğin bir kolu olarak kabul edilmektedir. Ancak Müslümanlar Nusayrileri dindaş kabul etmezken Nusayriler de kendilerini Alevi olarak tanımlamazlar.)
Arap-Sünni (64%)
Arap-Nusayri (12%)
Arap-Hıristiyan (7%)
Arap-Dürzî (3%)
Arap-İsmailî (2%)
Kürt-Sünni (8%)
Ermeni-Hıristiyan (3%)
Türkmen-Sünni, Çerkez-Sünni, Süryani-Hıristiyan ve diğerleri (1%)
İsyan ve iç savaş
Gösteriler ve sivil başkaldırı (Mart 2011-Haziran 2011)
İsyan Arap Baharı’ndan da etkilenerek, Ocak 2011 tarihinden itibaren küçük gösteriler halinde başladı. Yolsuzluğa ve insan hakları ihlallerine karşı bir sivil başkaldırı olarak şekillendi.
Geniş çaplı gösteriler 15 Mart 2011 tarihinde güney şehri Dera’da ortaya çıkmıştır, bu yüzden Dera ilerleyen safhalarda “Devrimin Beşiği” olarak anılmıştır; gösteriler kısa sürede ülke çapına yayılmıştır.
Hükümet gösterilere geniş çaplı tutuklamalar, işkenceler, polis şiddeti ve sansürle cevap vermiş, fakat gösteriler büyümeye devam etmiştir. Nisan ayının sonuna doğru rejim, direnen şehirlere ve kasabalara karşı büyük ölçekli askeri bir harekât başlatmış, harekâta tanklar, piyadeler ve ağır silahlar katılmış, tüm bunlar kısa sürede büyük sayılarda sivil can kayıplarına neden olmuştur.
Askeri baskıların ardından, pek çok asker göstericilere katılmak için firar etmiş ve pek çok gösterici de silahlanmaya başlamıştır. Cisr eş-Şuğur kasabasında, ilk büyük gösterilerden 79 gün sonra, 4 Haziran 2011 tarihinde ülkedeki ilk silahlı çatışma yaşanmıştır.
İç savaş (Haziran 2011 – günümüz)
2011 Haziranından itibaren çoğunlukla firari askerler ve sivil gönüllülerden oluşan muhalif güçler, merkezi bir liderlik olmaksızın direnişe geçtiler. Ülke genelinde Tartus ili dışında hemen her kasaba ve şehirde çatışma yaşandı.
İlk büyük çatışmalar Humus, Dera ve Şam’da yaşansa da kısa sürede tüm ülke geneline yayılmıştır. Humus Kuşatması, Baniyas Kuşatması, Rastan ve Talbiseh Savaşları, 2011 Cisr eş Şuğur Savaşı ve Hama Kuşatması ilk büyük şehir savaşlarının yaşandığı noktalar olmuştur.
Bütün bu süreçlerde Suriye hükümeti çok sert tepki gösterdi. Sürekli insanlar öldürüldü, halk silahlanmaya başladı. Savunma amacı ile önce yerel koordinasyon komiteleri, 2012 yılından itibaren de bir kısmı kaçak askerlerden oluşan Özgür Suriye Ordusu kuruldu.
2012 ve 2013 yılları muhaliflerin avantajı ele geçirdikleri yıllar olmuştur. Muhalifler, Şam şehir merkezine bir kaç km’ye kadar yaklaşmışlar, Halep’in büyük bölümünü ele geçirmişlerdir. Humus’ta şehir merkezinde sert çarpışmalar yaşanmıştır. Kuzey ve Doğu Suriye büyük oranda rejimin elinden çıkmıştır. YPG Afrin, Kobani ve Haseke’de özerk kantonlar ilan etmiştir.
2013 yılında Esad’ın kentlere yönelik yoğun bombardımanı, Şam Guta’da kimyasal silah saldırısı ve Mısır’da Sisi darbesinin gerçekleşmesi sonucu devrim geri çekilmeye ve cihatçı gruplar öne çıkmaya başladı.
2013 yılı sonu ve 2014 yılı başında muhaliflerin dış desteği büyük oranda kaybetmesi ve aralarında çarpışmaya başlaması sonucu rejim ilerlemeye başladı. Rejim tarafından Şam şehir merkezi büyük oranda güvenlik altına alınmış, Hama ve Humus kırsalı büyük oranda muhaliflerden temizlenmiş ve Lazkiye yolu güvence altına alınmıştır.
IŞİD 2014 yılında muhalif kesimlerin özgürleştirdiği kuzey ve doğudaki bölgelerin ve kentlerin çoğunu ele geçirdi. Kobani’ye IŞİD saldırısı üzerine Eylül 2014’te ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı koalisyon kuruldu. Rusya Esad’a askeri destek vermeye başladı.
2015 yılında IŞİD’in hava bombardımanlarıyla eski gücünden uzak bırakılması ve muhaliflerin pek çok bölgede birbirleri ile işbirliğine gitmesi sonucu rejimin ilerleyişi durduruldu. Muhalifler Halep kuşatmasını kırmış, İdlip şehir merkezini rejimden almış ve İdlip kırsalını büyük oranda rejimden temizlemişlerdir.
Eylül 2015’te Rus hava saldırılarının başlaması ile birlikte muhaliflerin lehine olan güç dengesi, aleyhlerine bozulmaya başlamıştır. 2015 yılı sonu Rusya, İran ve pek çok Şii milisin Suriye rejimine desteğini artırdığı bir dönem olmuştur. Muhalifler ise Batı’dan aldığı desteği büyük oranda kaybetmiştir.
2016 yılında rejim ve müttefikleri Halep kırsalında muhalifler ve IŞİD’den pek çok yerleşim bölgesini geri almıştır. Ayrıca Türkmen Dağı’nın büyük bölümünü ele geçirmiştir. Bunun üzerine Türkiye ve Suudi Arabistan kara operasyonu ihtimalini görüşmüştür. IŞİD, Suriye’nin kuzeydoğu kırsalında YPG’ye, güney kırsalında ise Suriye muhalefetine karşı pek çok bölgeyi kaybetmiştir. 2016 Ağustos’unda Türkiye destekli ÖSO birlikleri kuzey Halep’te SDG ve IŞİD’e karşı ilerlemeye başlamış, yaklaşık 1500 km kare alanı ele geçirmişlerdir.
2016 Mart’ında SDG tarafından Kuzey Suriye Federasyonu ilan edildi. Rejimin şiddetli karşı çıktığı bu karar sonrasında rejim ve YPG güçleri Kamışlı’da çatışma yaşadı.
Savaşan gruplar
Suriye muhalefeti
Suriye’de ılımlı muhalefetin çatı örgütü Suriye Devrimci Muhalif Güçleri Koalisyonudur. SDMGK’ya bağlı olarak Özgür Suriye Ordusu başta olmak üzere Suriye Türkmen Ordusu ve Nureddin Zengi Hareketi gibi pek çok muhalif grup vardır.
ÖSO içindeki gruplar: 50 bin
Ilımlı muhalefetin dışında İslami Cephe ve El Nusra Cephesi başta olmak üzere pek çok İslamcı muhalif grup vardır. Bu gruplar, ılımlı muhaliflerden farklı olarak İslami yasalarla yönetilen bir Suriye kurmak istemektedirler.
İslami cephe: 50 bin
Ahrarüş Şam: 20 bin
Nusra: 15 bin
Kürtler
Suriye Kürtleri, PYD’nin silahlı kanadı olarak bilinen YPG çatısı altında savaşmaktadırlar. Bunun yanında Kuzey Suriye’de muhaliflerle Burkan el-Fırat ve Suriye Demokratik Güçleri gibi ortak operasyon güçlerinde de yer almaktadırlar.
Savaşçı sayısı: 40 bin
Irak ve Şam İslam Devleti
IŞİD (DAİŞ, DEAŞ ya da İslam Devleti) olarak adlandırılan örgüt, ilk olarak El Kaide’nin Irak ve Suriye kolu olarak ortaya çıkmıştır. Ardından Suriye’de temsil konusunda El Nusra Cephesi ile anlaşmazlığa düşmüş ve El Kaide’den bağımsız olarak hareket etmeye başlamıştır.
Savaşçı sayısı: 30 bin
Rejim güçleri
Asker sayısı: 200 bin
Savaşın Cepheleri
Suriye’de 300’e yakın silahlı grup bulunuyor. Pek çok grup hem Esad rejimi ile hem IŞİD ile hem de birbirleri ile savaşmaktadır. IŞİD Suriye’de devrimin geri çekilmesi sırasında güçlenmiştir. IŞİD, genellikle muhalefetin Esad rejiminden aldığı toprakları ele geçirmiştir. Suriye’deki savaş, Nusayrilerin çoğunlukta olduğu Tartus ili dışında tüm bölgelerde devam etmektedir.
Deyrizor Cephesi
IŞİD, muhalifleri bölgeden uzaklaştırmış ve rejim güçlerini Deyrizor şehir merkezi ve çevresindeki bir kaç kasabada kuşatmaya almıştır. Deyrizor şehir merkezinin bir bölümü IŞİD, bir bölümü ise rejimin elindedir.
Güney Cephesi
Dera, Süveyde ve Kuneytire illerinde rejim ile muhaliflerin oluşturduğu Güney Cephesi arasında çatışmalar sürmektedir. Bu çatışmalara El Nusra Cephesi ve IŞİD de dahil olmaktadır.
Humus Cephesi
Rejimin Humus şehir merkezini muhaliflerden alması sonrası, muhalifler şehrin kuzey kırsalına çekilmiştir. Palmira ve Karyatayn çevresinde de çatışmalar sürmektedir, rejim güçleri Mart 2016’da Palmira’yı IŞİD’den almıştır.
Kuzey Cephesi
Suriye’nin kuzeyindeki Halep, İdlip ve Hama illerinde rejim ile muhaliflerin oluşturduğu Fetih Ordusu arasında çatışmalar sürmektedir. Bunun yanında YPG ile IŞİD arasında ve IŞİD ile rejim ve muhalefet arasında da çatışmalar yaşanmaktadır. YPG ile Özgür Suriye Ordusu ve diğer muhalif gruplar ise ateşkes yapmışlar ama kısa süre sonra ateşkes bozulmuştur.
2015 yılında Fetih Ordusu, İdlip, Cisr eş Şuğur ve Eriha’yı ele geçirerek rejimi İdlip ilinden Fua ve Kefraya kasabaları dışında tamamen temizlemiştir. 2016 yılı başında rejim ve müttefikleri muhaliflerin Azez koridorunu kapatmışlardır. Ayrıca Halep’in batı kırsalında muhaliflerden, doğu kırsalında ise IŞİD’den pek çok yerleşim birimini geri almışlardır.
2016 Ağustos’unda Türkiye destekli ÖSO kuvvetleri Cerablus ve Dabık’ı IŞİD’den aldı. El Bab’ı kimin alacağı konusunda SDG, ÖSO ve rejim güçleri arasında yoğun bir gerilim yaşanıyor. Son olarak Halep’in kuzeyindeki IŞİD bölgesine YPG ve rejim güçleri birlikte operasyon düzenledi. Operasyona ABD hava desteği verdi, 6 köy rejim tarafından IŞİD’den alındı.
Lazkiye Cephesi
Rejimin kalesi olarak adlandırılan Lazkiye ilinin büyük bölümü rejim güçlerinin elinde olsa da, muhalifler İdlip’te kazandığı başarılardan sonra Lazkiye ilinin doğusunda rejimin elindeki bazı yerleşim birimlerini ele geçirmiştir. İdlip-Lazkiye sınırını oluşturan Türkmen Dağları’nda da rejim ile muhalif arasında çatışmalar devam etmektedir.
2015 yılı sonu ve 2016 yılı başında Rus hava desteği ile rejim bu bölgede kaybettiği pek çok bölgeyi geri almıştır. Türkmen Dağı ve Kürt Dağı’nda önemli kazanımlar elde etmiştir.
Rakka Cephesi
Özgür Suriye Ordusu ve El Nusra Cephesi’nin başını çektiği muhaliflerden 2014 yılında IŞİD’in eline geçen Rakka ve çevresini geri almak için Suriye Ordusu güneyden harekât başlatmıştır. Ayrıca Kuzey Rakka’da da Suriye Demokratik Güçleri ile IŞİD arasındaki çatışmalar devam etmektedir.
Rojava Cephesi
Rejimin doğu illerinden büyük oranda çekilmesi sonucu doğu kırsalı büyük oranda IŞİD ve Kürt grupların eline geçmiştir. Bu iki grup kendi arasında savaşmaktadır. IŞİD’in Eylül 2014’te Kobani’ye başlattığı saldırı YPG tarafından püskürtülmüş, sonraki süreçte Tel Abyad ve çevresi ile Fırat nehrine kadar olan bölgeler YPG tarafından ele geçirilmiştir. Böylece Cizire ve Kobani kantonları birleşmiştir.
Rejim güçleri ile IŞİD arasında Deyrizor, Haseke ve Şaddadi’de çatışmalar devam etmektedir. 2016 Ağustos ayında Haseke ve Kamışlı’da YPG ve rejim güçleri arasında çatışmalar yaşandı, ardından ateşkes sağlandı, rejim güçleri Haseke’den büyük ölçüde ayrıldı
Şam Cephesi
Başkent Şam’da rejim güçleri büyük oranda kontrolü sağlasa da, Lübnan sınırında ve Doğu Guta’da çatışmalar devam etmektedir. Rejim güçleri ile IŞİD ve diğer muhalif gruplar arasında çatışmalar yaşanmaktadır.
Sonuç:
AKP hükümeti 60 gündür Suriye’de operasyon yapıyor. Gerekçesi muhalefete destek, IŞİD ve YPG’yi yok etmek. Bizler emperyalist müdahalelere ve savaşa karşı çıkıyoruz, aşağıdan mücadeleyi savunuyoruz. Savaş karşıtı mücadele, Suriye’de savaşan demokrasi yanlılarının da önünü açar.
Hem Suriye’de hem Türkiye’de Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunuyoruz. Suriye halkının Esad diktatörlüğüne karşı direnişini savunuyoruz. AKP karşıtı değil, AKP tabanının da katılacağı savaş karşıtı ortak mücadeleyi, ezilenlerin birliğini savunuyoruz.
Suriye’de adil bir çözüme ulaşmak için çoğulcu bir siyasal sistem kurulmalıdır. Suriye’yi 50 yıldır azınlık yönetiyor.
Bugün artık bu azınlık yönetimine son verilmelidir. Suriye devriminin hedefi Suriye’yi politik bir çoğunluğun yönetmesidir, bu sağlanırsa devrim başarılı olur.

Suriye Kürtleri
Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de bölünmüş olarak yaşayan 25-30 milyon civarındaki Kürt nüfus arasında en az dikkat çeken kısmı Suriye Kürtleridir.
Suriye’de yaşayan en büyük etnik azınlık grubunu oluşturan Kürtlerin nüfusu 2 milyon civarındadır.
Suriye Kürtlerinin tarihi yaklaşık bin yıl öncesine dayanmaktadır.
Eyyubiler ve Memlükler döneminde Şam’ın ve Halep’in yönetiminde görev alan, Haçlılara karşı savaşan Kürtler Osmanlı devleti döneminde de varlığını devam ettirdi.
19.yy’da Osmanlı yönetimi tarafından Anadolu ve Irak’tan bölgeye Kürt aşiretleri gönderildi ve böylece Kürtlerin nüfusu daha da arttı. Bu dönemde Suriye Kürtleri, özelikle Şam ve Halep civarında, Hatay’ın güneyinde Cebel-i Ekrad ( Kürt Dağı) ve Afrin bölgesinde yaşadı.
Sonraki dönemde Kürt nüfusunun yoğunlaştığı yerlerden biri de Suriye’nin Kuzeydoğu sınırı bölgesindeki Cizire oldu. Lozan antlaşması ile Türkiye Suriye sınırı kesinleşince Anadolunun Güneydoğusunda yaşayan Kürtler ile Suriye tarafında Cizire bölgesinde yaşayan Kürtlerin arasına sınır çizilmiş oldu.
Şeyh Sait isyanı sonrası Suriye’ye göç
Türkiye’nin bağımsızlığını kazanmasından iki sene sonra yaşanan Şeyh Sait isyanı hem Türkiye için hem de Suriye için yeni bir dönemi başlattı. İsyana karışan Milli ve Miran aşireti liderleri Türkiye’yi terk ederek Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Cezire bölgesine yerleşti. 1927 yılında hükümetin uygulamaya koyduğu Şark Islahat planı çerçevesinde ise 20-25 bin kadar Türkiye Kürdü Cezire bölgesine göç etmek zorunda kaldı. Böylece Suriye’nin kuzeydoğu sınırlarında bulunan Cezire bölgesi Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir bölge haline geldi.
1920’li yıllar aynı zamanda Kürt milliyetçiliğinin güçlenmeye başladığı dönemlerdi. 1927 yılında Beyrut’ta kurulan Hoybun Cemiyeti Cizire, Şam ve Halep gibi merkezlerdeki milliyetçileri bir araya getirdi. Hoybun Cemiyeti kurucularının arasında eski Kürdistan Teali Cemiyetinin üyeleri, Şeyh Sait’in çocukları, Botan emiri Bedirhan Bey’in torunları ve Cemilpaşazadeler gibi önemli Kürt ailelerinden isimler vardı. Birleşik bağımsız bir Kürt devleti kurmayı hedefleyen Hoybun Cemiyeti 1927 ile 1930 yılları arasında Ağrı da çıkan isyanlarda da etkili oldu.
Suriye Kürtlerinin özerklik talebi
Fransa’nın Suriye’de uyguladığı etnik ayrımcılık üzerinden kışkırt-düşman et sonra yönet politikası 1930’lu yıllarda Suriye’yi tam bir kargaşaya sürüklemişti. Cezire bölgesi de yaşanan kargaşadan etkilenen bölgelerdendi. Bu bölge Arap,Kürt ve Hristiyanların yaşadığı bir bölgeydi. Cezire’nin kazaları olan Dicle ve Kamışlıda Kürtlerin oranı yüzde 70’lerde bulunurken, Haseka’da Arapların oranı yüzde 60 civarındaydı. Buna karşın kent nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i Hristiyanlardan oluşmaktaydı. Cezire bölgesinde Araplar ile Hristiyanlar arasında yaşanan çatışmalarda Kürtlerin çok büyük bir kısmı Arapların yanında yer aldı. 1938 yılında bölgedeki Kürtler, Fransa yüksek komiserliğine başvurarak özerklik talebinde bulundular. Fransa ise bölgede yaşanan gerginliği sona erdirmek için bölgede özel bir yönetim oluşturacağını açıklayarak karışıklıkları sonlandırdı. Fransa karışıklığın sona ermesinden sonra bölgeyi doğrudan yönetmeye başladı. Bu durum bölgedeki Kürtlerin yerel yönetimlerden dışlanmasını beraberinde getirdi.
II.Dünya savaşının sona ermesinden ardından Suriye bağımsızlığına kavuşunca bölgede yaşayan Kürtler yeni hükümeti desteklediler. Arap milliyetçiliğinin zirve yaptığı, Mısırla birlikte Birleşik Arap Cumhuriyetinin kurulduğu günlere kadar Suriye Kürtleri hükümetin yanında yer aldı. Ancak Arap milliyetçiliğinin güçlenişi ve yeni dönemde Kürtçe yayınların resmen yasaklanması yönetim ile Kürtlerin ilişkisinin kopmasına sebep oldu. Kısa süreli Birleşik Arap Cumhuriyetinin sona ermesinin ardından Suriye Cumhuriyeti döneminde de Kürtlerin durumu kötüye gitmeye başladı.
Vatandaşlıktan çıkarılan Kürtler
1954 ile 1961 yılları arasında çevre ülkelerden Cezire bölgesine önemli bir Kürt göçü yaşanmıştı. Göçün sonucunda bölge nüfusu 240 binden 340 bine çıkmıştı. Bunun üzerine Suriye Cumhuriyeti hükümeti Cezire’de bir nüfus sayımı yapılmasını kararlaştırdı. Nüfus sayımından amaç bölgeye sonradan gelenleri tespit etmekti. Sayımda 1954 yılından önce bölgede yaşadığını kanıtlayamayan yaklaşık 200 bin Kürt kısa süre içinde yabancı statüsüne getirildi ve vatandaşlık hakları ellerinden alındı.
1963 yılında Suriye’de iktidara el koyan Baas Partisi döneminde de Suriye Kürtlerinin durumu kötüleşti. Baas rejimi Cezire bölgesinde yaşayan Kürtleri dışlama siyaseti güderken aynı zamanda onları potansiyel tehdit olarak değerlendiriyordu. Baas Hükümeti çok geçmeden bölgede yaşayan Kürtlerin Suriye içinde dağıtılması, buna karşılık bölgeleye Arapların yerleştirilmesi yönünde bir politika belirledi. Böylece Suriye’nin kuzey sınırında bir Arap kuşağı oluşturulacaktı. Ancak bu plan tam olarak işletilemedi. Plana yönelik bölgede yaşanan direniş üzerine hükümet bu konuda geri adım attı. Buna karşın Kürtlerin yaşam şartları her geçen gün ağırlaştı, hakları geriye gitti. Kürtçe yayınlar ve Kürtçenin konuşulması yasaklandı. Bölgedeki yer isimleri Arapça isimlerle değiştirildi. Vatandaşlıktan çıkarılarak yabancı statüsüne getirilen Kürtler ise temel vatandaşlık haklarından bile yoksun bırakıldı. Baas rejiminin Kürtlere yönelik bu politikaları günümüze kadar devam etti.
Suriye Kürdistanı- Rojava
Rojava (Kürtçede batı) Suriye’nin kuzeydoğu kesiminde, Kürt nüfusun çoğunlukta yaşadığı bölgedir. Orta Doğu coğrafyasında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgenin, Suriye sınırları içinde kalan kesimidir. PYD öncülüğünde bölgede önce özerk kantonlar, sonrasında kanton meclisleri tarafından federasyon ilan edilmiştir.
Suriye İç Savaşı başladığı sırada, Suriye’deki Kürtler Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) adı altında 26 Ekim 2011’de Irak’a bağlı Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’de imzalanan anlaşmayla tek bir çatı altında toplandı.
12 Temmuz 2012’de PYD ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi uzlaşmasıyla Erbil’de Kürt Yüksek Komitesi’nin kuruluşu ilan edildi. Kürt Yüksek Komitesinin 10 üyesi var. Bunlardan 5’i PYD’nin oluşturduğu Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK)’dan, diğer 5’i de ENKS’den. Komite, büyük umutlarla kurulmuş olsa da, iki tarafın yaşadığı sorunlar, bu oluşumu işlevsel hale getiremedi. MGRK ile ENKS arasındaki ilişkiler kopma noktasına gelmiş durumda.
Suriye’de Demokratik Birlik Partisi (PYD) 2003 yılında kuruldu. 2011’de ayaklanmaların başlamasından sonra silahlı gücü YPG (Halk Savunma Birlikleri) sayesinde sahada hakimiyeti eline aldı. Parti, rejimden ziyade muhalif gruplarla çatıştı. Önce Özgür Suriye Ordusu, ardından Nusra Cephesi ve Irak Şam İslam Devleti’ne bağlı silahlı gruplarla mücadele eden PYD, kendi bölgesinde kontrolü ele almayı başardı. YPG Esed rejiminin çekilmesi sonucu, 19 Temmuz 2012’de Kobani’de, ertesi gün Afrin ve Derik’te yönetimi ele geçirdi. Kürtlerin yoğunlukta olduğu Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude gibi kentler büyük oranda PYD kontrolü altına girdi. Bölge 3 kantona ayrıldı; Cizire, Kobani ve Afrin.
Kasım 2013’te oluşturulan Rojava Geçici Demokratik Özerk Yönetim Yasama Meclisi, Ocak 2014’te Amude kentinde toplandı ve kantonlarda demokratik özerklik ilan etti. Kanton yönetimleri oluşturuldu.
IŞİD’in Eylül 2014’te Kobani’ye başlattığı saldırı YPG tarafından püskürtüldü, bunda ABD hava saldırıları çok etkili oldu. 2015 Mayıs ayında YPG, Haseke’deki Abbülaziz dağları ve çevresini IŞİD’den geri aldı. 15 Haziran’da Tel Abyad YPG’nin eline geçti. 1 Ağustos’ta Haseke şehir merkezi IŞİD’den tamamen temizlendi. Fırat nehrine kadar olan bölgeler YPG tarafından ele geçirildi. Böylece Cizire ve Kobani kantonları birleşti. İlan edilen üç kantondan ikisi olan Kobani ve Cizire arasında bağlantı kurulmuş oldu.
İç savaşta IŞİD’e karşı Suriye Demokratik Güçleri adı altında mücadele veren Arap ve Kürt gruplar tarafından, 10 Aralık 2015’te Suriye Demokratik Konseyi (KDS) kuruldu. 12 Aralık’ta yapılan seçimde, Buğday Dalgası Hareketi lideri Heysem Menna ile Demokratik Toplum Hareketi lideri İlham Ahmed KDS’nin eş başkanları olarak seçildi. Suriye Demokratik Konseyi, Kuzey Suriye Federasyonunun ulusal parlamentosu olarak işlev görmektedir.
16 Mart 2016 tarihinde Suriye’deki tüm kantonların ortak kararı ile Haseke Rimelan’da federasyon ilan edildi. 200 kişiden oluşan kurucu meclis, federasyonun eşbaşkanlarını seçti. Oluşturulan Kuzey Suriye Federasyonu’nda eşbaşkanlardan biri Kürt diğeri Araplardan seçildi. Eşbaşkanlıklara Cizire Kantonu eşbaşkanı Hediye Yusuf ve Tel Abyad Özerk Yönetimi Eşbaşkanı Mensur El-Selum getirildi. Meclisin yürütme komitesi ise 31 kişiden oluşturuldu. Kurucu Meclis tarafından seçilen 31 üyeli komite Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi’nin anayasa taslağını hazırlamakla görevlendirildi.
Kurucu Meclis taslağı incelemek için 27-28 Haziran tarihlerinde Haseke ilinin kırsalındaki El Malikiye’de (Kürtçesi Derik) bir araya geldi. Toplantıda yapılan son değişikliklerin ardından anayasa onaylanarak kabul edildi. Federasyonun başkenti olarak Kamışlı seçildi.
a_35

Share.

About Author

Comments are closed.