5 Mart 2017 – İnsan onuru ne demektir

0

Emre Bağce

İnsan onuru dendiğinde zihnimizde ne canlanıyor? Tarif etmek istersek neler söyleyebiliriz?

Aklımıza ilk gelen çağrışımlardan biri muhtemelen, insan onurunun kırılabilen bir şey olduğudur. İnsan rencide edildiğinde inciniyor, kırgınlık, üzüntü hissediyor. Birçok durumda başta kızgınlık ve öfke, belki sonrasında pişmanlık duyuyor. İnsan onuruna dair değişik durumları veya anları zihnimizde canlandırmaya çalıştığımızda, doğduğumuz günden bu yana acı tatlı hatıralarımız, yaşadığımız tecrübeler gözümüzde canlanıyor. Düşündükçe, tabii ne kadar mümkünse, kendimizi mutlu, saygın veya onuru incinmiş nice insanın yerine koyuyoruz. Böylece, insanlığa dair meseleleri, insanlıkla özdeşlik kurarak daha derinden hissediyor ve kavrıyoruz. Böylesi bir çabanın insanın kendisi için altın kıymetinde olduğu muhakkak; fakat insanlık için de hayli mühim olduğu aşikâr.

Onurun, özne olarak kendimize dair hissettiklerimizle bir ilgisi var, bu çok açık. “Kendimiz dediğimizde, hem ruhsal-zihinsel hem de biyolojik-bedensel varlığımızdan söz ediyoruz. Onun için akıl, ruh, beden, duygu, istek, arzu, nefis, gönül, can, vicdan gibi kelime ve kavramlar ardı sıra zihnimizde canlanıyor. Duygu dediğimizde sevgi, öfke, kıskançlık veya gıpta etmek gibi veyahut kibir veya tevazu gibi kendimiz ve başkaları için faydalı veya zararlı birçok his beliriyor zihnimizde.

Onur sadece kendimize dair duygu ve düşüncelerden ibaret değil, esasen diğer varlıklarla veya insanlarla olan ilişki biçimimize dair bir kavram. Sözlüklerde onur kelimesinin anlamına bakınca bu çok açık görülüyor. Onur güncel sözlükte, “insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis”; “başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar” biçiminde açıklanıyor. Felsefi bir terim olarak “insanın, duyan, düşünen ve özgür bir varlık olarak taşıdığı değer, insan olarak insanın değeri” şeklinde tarif ediliyor. Medeni hukuk terimi olarak “şeref, haysiyet” şeklinde ifade ediliyor. Haysiyetin anlamı da “değer, saygınlık, itibar” veya “öz saygı” şeklinde yer alıyor.

İnsan onuru kişinin kendisiyle ve başkaları ile kurduğu ilişkilere göre şekil alan, haliyle bu ilişkilerin seyrine göre canlanan veya kırılabilen bir hissiyata karşılık geliyor. Kişinin kendine güven duymasını “özgüven”, kendine saygı duymasını “özsaygı”; kişinin topluma, toplumun da kişiye değer vererek davranmasını ise “saygı” kelimeleri ile ifade ediyoruz. Kendine güvenmeyen bir kişi diğer insanlara güvenebilir mi? Ya da tam tersine, diğer insanlara güvenmeyen bir kişi kendisine?

Özsaygı ve saygı arasında da hiç kuşkusuz aynı şekilde karşılıklı bir ilişki söz konusu. Kişi kendine duyduğu saygı ölçüsünde topluma saygı duyar. Bir özne olarak insanın diğer insanlar tarafından saygın karşılanması, insanlar arasında itibar görmesi, takdir edilmesi insanda onur duygusunu geliştirir. Fakat içselleştirilmeden, yapay veya sahte ilişkiler içinde inşa edilmesi halinde, insan onurunun anlamını kaybetmesi muhtemeldir. İnsanın, diğer insanlardan veya toplumdan gördüğü itibar ve değeri taşıyacak ölçüde kişiliği gelişmemişse, kendisine verilen değeri gurur, kibir, alay etme, küçümseme, aşağılama biçimlerinde dışa vurması pek şaşırtıcı olmayacaktır. Bu bakımdan saygınlık ve saygısızlık arasında derin bir hat olduğunu not etmek gerekir. Kelime ve kavramların içinin boşaltılmasına veya tersyüz edilmesine karşı bir kuyumcu hassasiyetiyle yaklaşmalı ve bu tehlikenin sebep ve sonuçlarını mütemadiyen insanlığa hatırlatmalı. Hayatta doğru bir istikamet üzere yol almak istenirse…

İnsanın kendisi ve diğerleri ile kurduğu ilişkilerin saygınlığını ifade eden bir kavram insan onuru. Onun için insan haklarının, yaşam hakkı kadar temel bileşenlerinden biridir. İnsan onuru ilkesel olarak insanlar arasındaki her türlü ayrımcılık, kayırmacılık, ötekileştirme ve dışlamayı; ayrıca bunları üreten veya besleyen her türlü kanaat, eylem, düzenleme ve uygulamanın reddedilmesini gerektirir. İnsan onurunun kendisi hem ahlaki bir ilke hem de evrensel bir nedendir. O nedenle insan onuruna aykırı olan şeylerden uzak durulması için başka bir gerekçeye ihtiyaç duyulmaz. İnsan onuru, kendisine uygun hareket edilerek var olabilir ve korunabilir ancak.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde benimsenen dil ve kelimeler bize insan onurunun anlamına dair hayli fikir veriyor. 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen beyannamede, bildiğimizi düşündüğümüz, fakat gereğini ne dünyada ne ülkemizde yeterince yerine getirdiğimiz ilkeler yer alıyor.

Otuz maddelik beyannamenin ilk maddesine göre, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”

İkinci maddeye göre ise, “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir”.

İnsan, özgür, onur, hak, eşit, doğmak, akıl, vicdan, kardeşlik… Bütün insanlar için geçerli ilkeler, elbette ayrımcılığa karşı evrensel ahlaki bir zemin sağlamayı amaçlamıştır. Hayati mesele tabii bunun yaşanan dünyada ne ölçüde kuvveden fiile, yani ilkeden uygulamaya geçebileceğidir.

Her gün yaşadığımız sorunlar, zihnimizi meşgul eden konular da zaten bununla ilgili değil mi?

Bu yazı Ortaksöz web sitesinden alınmıştır.

Share.

About Author

Comments are closed.